Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Cahit Zarifoğlu, Abrurrahim Karakoç ve Mevlana İdris “Vefa” programında anıldı

İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü tarafından düzenlenen “Vefa” başlıklı etkinlikte, yazar ve şair Mevlana İdris, Cahit Zarifoğlu ve Abrurrahim Karakoç yad edildi.

İstanbul İl Kültür ve

Ahmet Hamdi Tanpınar Edebiyat Müze Kütüphanesi’nde gerçekleştirilen, Türk ve İslam Eserleri Müzesi Müdürü Ekrem Aytar’ın yönettiği etkinlikte konuşan İl Kültür ve Turizm Müdürü Coşkun Yılmaz, “Vefa” programını çok önemsediğini belirterek, “İnsan insanla yaşıyor. İnsan insanla yetişiyor, zenginleşiyor, fakirleşiyor. Esas itibariyle insanı insan yapan insandır ve bu insanların seçkinleri var.

Burada andığımız 3 isimle de hatıralarım oldu. Hep Mavera’yı konuşuruz ama Cahit Abi’yi ‘Gül Çocuk’u çıkaran adam olarak bilirim. Abdurrahim Abi ile de çok enteresan tanışıklığımız vardı. Mihriban’ı, silahına varıncaya kadar onunla konuşmuştuk.” dedi.

Cahit Zarifoğlu’nu anlatan şair Cahit Koytak, Zarifoğlu’nun vefat ettiğini öğrendiğinde çok üzüldüğünü, ona ithafen 4 şiir yazdığını söyledi.

Yazdığı şiirleri programda seslendiren Koytak, “Cahit Zarifoğlu, tepeden tırnağa şiir fışkırtan bir insandı. Şiir dilinden, şiir atmosferinden, şiir ikliminden başka kendisi kolay kolay anlatılamazdı.” açıklamasını yaptı.

“Şiirleriyle dev gibi bir adamdı”

Programda Türk halk edebiyatının en önemli seslerinden birisi olan şair ve yazar Abdurrahim Karakoç üzerine konuşan yazar Bestami Yazgan, “Karakoç, şiirleriyle dev gibi bir adamdı. Anadolu insanıydı. Cahit Zarifoğlu gibi bir şey olursa konuşur, yoksa susardı. Onun şiirleri gelenekten besleniyor ve bugüne sesleniyor. İnşallah yarına da bir şeyler söyleyecektir.” diye konuştu.

Yazgan, Karakoç’un “Suları Islatamadım” adlı şiir kitabından bölümler okuyarak, “Yunus Emre, Mehmet Akif Ersoy, Necip Fazıl Kısakürek ve Abdurrahim Karakoç benim manevi hocalarımdır. Onların şiirlerini okuyarak şiiri sevdim. Kendilerinin haberi yok ama onlar bize eserleriyle manevi hocalık yaptılar. Onlar milletin de öğretmenleriydi.” ifadelerini kullandı.

“Hayatı da şiirleri gibi duru ve sadeydi”

Yazar Salih Zengin ise Mevlana İdris’i ele aldığı konuşmasına İdris’in “Sis Oldu Şarkılar” şiirini okuyarak başladı.

Abisi İdris’in birçok yönü olduğuna işaret ederek, şiirleri hakkında şunları kaydetti:

“Mevlana İdris’in şiirlerine bir Allah vergisi olarak bakıyorum. Bir artistliğe kaçmayan, Cahit Zarifoğlu’nun, Sezai Karakoç’un açtığı şiir kulvarında ilerleyen, onlardan beslenen bir şair. Ama çok kısa sürede kendi dilini, kendi dünyasını kuran bir isim. Hayatı da öyle yaşayan birisiydi. Hayatı da şiirleri gibi duru ve sadeydi. Kurduğu dostluklar, baktığı şey, ilişki biçimi, çocuklarla kurduğu bağ o kadar sahiciydi ki zaten şiir gibi yaşıyordu. Boş, kalabalık ortamlardan uzak dururdu, onun dostluğu arkadaşlık üzerineydi. Türkiye’nin her yerinden birçok arkadaşı vardı. Güzel neyse onu arayan birisiydi, güzel keşfederdi, güzellikler de ona akardı.”

Zengin, abisinin ney üflediğini ve müzisyen tarafı olduğundan da bahsederek, “Mevlana İdris’in çocuklar için yazdıklarına baktığımızda da sanki edebiyatın tavşan deliğinden süzülüp kendine bir masal adası kurmuş ve çocuklarla orada edebiyat sofrasında buluşmayı seçmiş birisi. Bugün anlaşılması zor yazdığı metinler de var. Bugünün yazarı değil. Geleceğe seslenen, dünya edebiyatında evrensel bir dil oluşturmuş yazar kimliği ve masal poetikası var onda.” değerlendirmesini yaptı.

Mevlana İdris’in çok sağlam bir çocuk edebiyatçısı olduğunun altını çizen Zengin, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Mevlana çocuklara bir şeyler öğretmekten çok, onlardan bir şeyler öğrenme arzusuyla yazan ve çocuklarla saatlerini geçiren, çocuklara önem veren bir kişilikti. Yazdığı 40 kadar çocuk kitabıyla da Türkiye’de henüz çocuk edebiyatının konuşulmadığı dönemde çocuk edebiyatı kavramını yerleştirmiş birkaç isimden biridir. İleride eminim ki bu yönü çok daha öne çıkacaktır. Onu kaybedeli iki yıl oldu, acısını tarif etmek zor. Sanki hiç gitmemiş gibi. Çünkü Mevlana İdris, kaybolmayı severdi. Saatlerce görünmezdi, kendini sokaklara vururdu, şimdi de sanki öyle bir yerde çıkıp gelecekmiş gibi bir his. Allah rahmet eylesin.”