Türkiye’de “mış gibi yapmak” son dönemlerde makul bir alışkanlık haline geldi. İnsanlar yaptıkları işin hakkını tam olarak vermiyor, savsaklıyor ve genellikle mış gibi yapıyorlar. Güneydoğu depreminin yarattığı acı kayıpların ve milyarlarca liralık maddi kaybın nedeni, imar mevzuatını yazanların, uygulayanların, projelere onay verenlerin, denetim yapanların, müteahhitlerin ve hatta binayı yapan işçilerin mış gibi yapmalarıdır.
– Vatandaşımız vergi verirken mış gibi yapar. Zira rakamlar gerçek değil, zahiridir. İşçi çalıştıran iş sahibi de öyle, işçiyi sigortalatıyormuş gibi yapar. Siyasilerimiz mükemmel vaatlerde bulunur, ama koltuğa oturunca büyük çoğunluğu mış gibi yapar. İSO 9001 Kalite Yönetim Sistemi ve benzeri konularında alınan kalite belgeleri, sadece yabancı firmalar (ithalatçılar) bizden bu belgeyi istiyor diye mış gibi yapmak için alınır.
Özellikle son yıllarda ülkemizde etik değerlere bağlılıkta önemli düşüşler var. Kapitalizmin yarattığı ahlaki çöküntü, bu durumu daha da artırdı. “Bir işi başar da, nasıl başarırsan başar zihniyeti”, ahlaki çöküntünün artmasının temel nedenlerinden bir tanesi.
Belki dünyada da böyledir, bilemiyoruz ama bizde “mış gibi yapmak” son dönemlerde makul bir alışkanlık haline geldi. İnsanlar kendisini işin formalitesine kaptırıyor, yaptıkları işin hakkını tam olarak vermiyor, adeta savsaklıyor ve genellikle mış gibi yapıyorlar.
Pek tabii ki mış gibi yapmakla, yapılması gereken şey arasında büyük farklar var. Sonuçları arasındaki fark, çok daha büyük. Bir kişi işini tam yapmıyorsa, yapıyormuş gibi görünürse belki basit bir ücret ve emek kaybına neden olabilir . Ama o kişi, örneğin bir güvenlik görevlisi ise en ufak bir hatanın bedeli ölümdür veya bir bekçi ise, bunun bedeli fabrikadaki malların yok olmasıdır.
Düşünsenize; mış gibi yapan müteaahhidi, ustayı, mühendisi, milletvekilini, bakanı, devlet memurunu, satış yöneticisini, doktoru, öğrenciyi, öğretmeni… Gösterilen en ufak bir mış gibi yaklaşımının topluma olan maddi-manevi toplam maliyetini düşünün.
GÜNEYDOĞU DEPREMİNİN YARATTIĞI KAYIPLARIN NEDENİ, “MIŞ GİBİ YAPMAK”TIR.
Yakın zamanda toplum olarak yaşadığımız Güneydoğu depreminin yarattığı acı kayıplar ve milyarlarca liralık maddi kaybın nedeni, en basit haliyle “mış gibi yapmak” idi. Mış gibi yapanlar; imar mevzuatını yazanlar, yorumlayanlar, uygulayanlar, projelere onay verenler, denetim yapanlar, müteahhitler ve hatta binayı yapan işçiler. Meğer hepsi mış gibi yapmışlar.
Esasında baştan her şey belli idi. Olacağı buydu. Eğer yıkıcı bir deprem olmazsa ne ala, olursa bu olacaklar biliniyordu. Buna rağmen, kendi ve yakınlarının can kaybı riskine rağmen insanlar mış gibi yaptılar, hem de çekinmeden… Ne de olsa yaptırımı, müeyyidesi yok. Sonuç ortada ne yazık ki. Mesela gidin bakın, devlet dairelerinde, büyük holding ve şirketlerde hep kağıt üzerinde olağanüstü durum planları vardır. Büyük çoğunluğunda mış gibi yapılır. Bir deprem ve/veya yangın olması halinde kim ne yapacağını bilmez. Genellikle kaderlerine razı olurlar.
KALİTE BELGELERİ, SADECE YABANCI FİRMALAR BU BELGEYİ İSTİYOR DİYE ALINIR
İş Güvenliği Yasası işyerlerine çalışan, müşteri ve mal güvenliği ile ilgili önemli sorumluluklar yükler, gidin bakın, herkesin mış gibi yaptığını görürsünüz. İSO 9001 Kalite Yönetim Sistemi ve benzeri konularında alınan kalite belgeleri, sadece yabancı firmalar (ithalatçılar) bizden bu belgeyi istiyor diye mış gibi yapmak için alınır. Bir ara neredeyse bu belgeler parayla satılır hale gelmişti.
VATANDAŞIMIZ VERGİ VERİRKEN MIŞ GİBİ YAPAR
İmar Barışı çıkarılıyor, haksız ve adil olmayan bir yasa. Hadi diyelim ki 50 yıl, 100 yıldan bu yana gelen sorunlu binaların pek çok problemini ortadan kaldırıyor. Herkes bu yasaya uyuyor (muş) gibi yapar, yasanın uygulama sürecinde yaptığı kaçak yapıları da sisteme dahil eder. Vatandaşımız vergi verirken mış gibi yapar. Zira rakamlar gerçek değil, zahiridir. İşçi çalıştıran iş sahibi de öyle, işçiyi sigortalatıyormuş gibi yapar.
Siyasilerimiz seçilene kadar mükemmel vaatlerde bulunur. Ama koltuğa oturunca büyük çoğunluğu mış gibi yapar. İlini neredeyse hiç görmeyen milletvekili mi dersiniz, halkından kopuk belediye başkanı mı? Hepsinden çok fazla var.
MIŞ GİBİ YAPMAYI ÖNLEMENİN YOLU HUKUK SİSTEMİNDEN GEÇER
Mış gibi yapma alışkanlığı kendiliğinden oluşmuyor. Yılların birikimi. Aile eğitiminden başlayan, ilk-ortaöğretim ve üniversiteye kadar giden süreçte (sistem) birey mış gibi yapmayı öğreniyor ve hayatı boyunca uyguluyor. Bunu gidermenin yolu, en az eğitim sistemi kadar, hukuk sisteminden de geçiyor. Mış gibi yapmanın cezasının ağırlığının, sonuçlarının maliyetinden aşağı olmaması gerekir. Aksi halde böyle gelir böyle gider.
Daima yapılması gerekeni yapmak, en azından buna çabalamak gerekir. Ama bu her zaman mümkün olmayabilir. Mış gibi yapmak kişisel bir tercih olabilir belki ama çoğu kez bunun hem bireysel, hem de toplumsal maliyeti yüksektir.
YORUMLAR