Güven Çayyolu Cerrahi Tıp Merkezi Psikiyatri Bölümünden Uzm. Psk. Hilal Savaş, sosyal medyanın ergenler üzerindeki olumlu ve olumsuz yönlerine ilişkin ailelere dikkati çeken uyarılarda bulundu.
Açıklamada görüşlerine yer verilen Savaş, çocukluktan yetişkinliğe geçiş dönemi olan ergenliğin insan bedeninde değişikliklerin yaşandığı önemli bir dönem olduğunu belirtterek, ergenlikte bedensel değişikliklerin yanı sıra ruhsal değişiklikler de meydana geldiğini kaydetti.
Savaş, ergenlikte ruhsal değişiklikleri,”Duygu dalgalanmaları, duygulanımda istikrarsızlık, karar vermekte zorluk ve alınan kararlardaki ani değişimler, sosyal uyum problemleri, özgüven problemleri, aile içi iletişim ve etkileşimde çatışmalar, kimlik karmaşası” olarak sıraladı.
Ergenlik döneminde özgüven problemleri yaşayan bireylere çok sık rastlandığının altını çizen Savaş, “Bunun nedeni çocukluk ve ergenlik döneminde yaşanan olayların, bireylerde bazı temel düşünce ve inanışların oluşmasında etkin rol oynaması. Bu dönemlerde oluşan yargılar bireyin dünyaya bakış açısını ve davranışlarını belirli kalıplara sokuyor.
Kalıp yargılar bir olay esnasında belirginleşerek olumsuz otomatik düşünceleri meydana getirir. Ergenlik döneminde vücudundaki değişimlere ve çevresindeki değişimlere ayak uydurmaya çalışan bireyler bu olumsuz otomatik düşüncelere kapılarak özgüven problemleri yaşamaya başlayabilir.” ifadelerini kullandı.
– “Ergenlik döneminde hormonal ve zihinsel gelişim devam eder”
Savaş, özgüven problemiyle başa çıkabilmek için şu önerilerde bulundu:
“Anne babalar çocuklarının sahip olabileceği olumsuz otomatik düşüncelere dikkat etmelidir. Olumsuz iç konuşmaların azaltılarak yerine pozitif iç konuşmaların getirilmesi hedeflenmelidir. Ebeveynler ergen çocuklarının yeni hobi ve deneyimler kazanması için destek olabilirler.
Özgüven eksikliğiyle baş etmenin en gerçekçi yolu, psikolojik destek ve psikoterapi desteği almaktır. Çocuk-ergen psikiyatristleri, psikologlar özgüven eksikliği vakalarıyla sıklıkla karşılaşmakta ve sorunun tedavisinde çeşitli psikolojik teknikler kullanarak oldukça olumlu sonuçlar almaktadırlar.”
Ergenlikte görülen ruh hali dalgalanmalarının sebeplerine ve bu dalgalanmalarla başa çıkma yöntemlerine de değinen Savaş, ergenlik döneminin, beyin gelişiminin hala sürdüğü bir evre olduğunu ve beynin karar vermekten, duyguları yönetmekten ve davranışları ketlemekten sorumlu beyin bölgesi olan frontal lobun bu dönemde gelişmeye devam ettiğini anlattı.
Savaş, bu durumun da ergenlerin duygusal çıkışlarını, duygu patlamalarını, risk alma davranışlarını ve verdikleri kararlardaki tutarsızlıkları açıkladığını ifade ederek, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Anne babalar karşılarında fiziksel olarak gelişmiş, hatta yetişkin görünümünde birini görse de ergenlik döneminde hormonal ve zihinsel gelişim devam eder. Hormonal farklılıklarla birlikte tetiklenen duygusal değişimler de sürecin bir parçası.
Pek çok anne baba, bu geçiş evresinde ‘çocuğunu tanıyamadığını’ ya da ‘çocuklarının ondan koptuğunu’ hissedebilir ancak bu bir geçiş evresidir ve ergenin sağlıklı şekilde benlik gelişimini tamamlayabilmesi için anne babaları tarafından koyulan sağlıklı sınırlara ihtiyacı vardır. Bu sebeple ebeveynler ergenlik döneminde olan çocuklarıyla ilgili kaygıya kapılmadan sağlıklı sınırlar koyabilmeye çalışmalıdır.”
– “Ailelerin sürece destek olması önemlidir”
Sosyal medya ve internetin ergenler üzerindeki etkilerine de değinen Savaş, “Günlük yaşamda özellikle ergenler tarafından sosyal medya içeriklerinin kullanımı göz önüne alındığında bireylerde yanlış sosyal kimlik oluşumları, siber zorbalık, olumsuz beden imajı algısı, bilinçli farkındalıkta azalma ve gelişmeleri kaçırma korkusu gibi muhtemel olumsuz sonuçlar gözlemlenebiliyor.
Sosyal medyanın olumsuz etkilerini önlemek için ailelerin sürece destek olması önemlidir. Aileler, ergenlerin kendilerini daha rahat ifade edebilecekleri etkinliklere dahil etmekte aktif rol oynamalıdırlar. Sosyal medyayı ergenlerde yasaklamak yerine sağlıklı kullanmaya yönlendirmek gerekmektedir. Ayrıca, ailelerin bu bilinci küçük yaşlardan itibaren çocuklarına kazandırması gerektiği düşünülmektedir.” bilgisini paylaştı.
Savaş, ergenlerde cinsel kimlik ve yönelim konularında yaşanan belirsizliklerin ele alınma yöntemlerine ilişkin ailelere uyarılarda da bulunarak, cinsel kimlik belirsizliği yaşayan ergenlerin çoğunun ilk başta yaşadıkları durumu anlamlandırmakta ve kendilerini ifade etmekte zorlanabildiğini hatırlattı.
Kişilerin kim olduğu sorusunu cevaplamaya çalıştığı bu dönemde kendisini çevresinden farklı hissetmesi başta kendisini oldukça yalnız ve suçlu hissetmesine neden olabileceğine işaret eden Savaş, şunları kaydetti:
“Ergenler bu dönemde akranlarının zorbalığına uğramamak için kendi eğilimlerini bastırmaya ya da baskılamaya gidebilir. Yine bu dönemde ailenin baskılayıcı bir tutum içinde olması bireyin kendi içine kapanmasına ve kendisinden utanmasına neden olabilir. Yakın çevrenin ve toplumun farklı cinsel kimlik ve cinsel yönelim duyan kişilere yönelik ayrımcı ve dışlayıcı bir tutum içinde olması, kişinin en çok desteğe ihtiyaç duyduğu dönemde desteksiz kalmasına neden olabilir. Bu da kendisini farklı hisseden ergenin başlangıçta sıklıkla kaygı bozuklukları ya da depresyon şikayetiyle kliniklere başvurmalarına neden olabilir. Bu noktada, ebeveynlerin kapsayıcı ve anlayışlı bir tavır içinde olması, kendi beklentileriyle uymayan bir durumla karşılaştıklarında cezalandırıcı ya da yargılayıcı bir yaklaşım içinde olmaması çok önemlidir.”